21 Kasım 2011 Pazartesi



Göz kamaşması işte!

Ruhum kendinden geçmekte, algı da ne?

Nasıl oluyor da böyle karmaşık cümleler kurdurabiliyorsun bana ve ben her defasında elini, ayağını koyacak yer bulamayan çocuklar gibi…
Nasıl karışıyor aklım?
Nasıl karman çorman ve içinden çıkılmaz bir hale getiriyorum her şeyi.
Ben yapıyorum ben.
Sen yapıyor olamazsın değil mi?
Kesinlikle ben.
Tabi.

Bir çırpıda söylüyorum bir şeyler; ne söylediğim belli ne de söylemediklerimin yönü, yörüngesi… Çuvallıyorum tabi! Çuvalladıkça batıyorum, battıkça çuvallıyorum, sonra yine batıyorum, böyle bişi… Her ne kadar içimde ise de bu batmalarım ve çıkmalarım, ben biliyorum yetmez mi?

“Ah” diyorum,
“Allah kahretsin,”
“Hayır! Olamaz, yine mi?”

Kelimeler birbirine karışıyor. Hani ben biliyorum ya aslında ne demek istediğimi, sanki sende ve nasılsa biliyormuşsun gibi kuruveriyorum pervasızca cümleleri.
Nereden bilebilirsin ki?

Ben bi de deniz sanarak kendimi, dalgalar boyu vurursam kıyıdan kıyıya içimde... Bak şimdi!

Kendi dünyam karmaşık, o yüzden anlaşılmazlığın sınırlarında gezinip duruyorum. Kendimi aştım hatta sınırlarımdan taşıyorum! Kendi dünyam da yaşadığım için kendimden ibaret sanıyorum her şeyi. Bir an unutuyorum gerçeği ve boğazımdan çorbadan başka bir şey geçmiyor günlerdir, hay aksi!

Yok, yok kesinlikle bir anlama gelmiyor söylediklerim.
Gelmiyor di mi?
Ne anlamı olabilir ki?
Olamaz değil mi?
Değil mi?
Ne yani?
Ne demek istiyor olabilirim ki?

Ve ben, karıştıkça karışan yumak gibi…

Sigara, panik, nefes al, tamam yok bişi, heyecan, geçici, yok önce nefes, sonra sigara, sonra yine heyecan, buldum, nane çayı, yok kahve, tamam bi parça aroma, hayır, hayır arama, sakın hatta... of ya, ben nasıl yan yana getireceğim kelimeleri, nasıl konuşacağım ki?

Öldürüyorsun beni!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder