15 Aralık 2011 Perşembe


Sen madem silip atabildin bir kalemde tüm yaşananları; ne diye konuşayım ardından? Binlerce ah etsem, küfür etsem, beddua etsem ne yazar? Bana susmak yakışır!Şairin dediği gibi kifayetsiz kalır bazen kelimeler; ne söylesen havada duruyor gibi, yok gibi, hatta benim dilimden hareket etmiş ama senin kulağına hiç ulaşmamış gibi…

Öyle komik, sıradan bir sebeple edilen kavgayı (sudan bir sebep bile demiyorum suyun ne kadar değerli bir sebep olacağını varsayarak) bahane edip kendine, çıkıp gidebildiysen gönül döşeğimizden apansız; seninle artık ne konuşulur? Bana susmak yakışır!

Her ilişkinin bir duruşu vardır ve her duruşu sahiplenen iki insan gerekir o sevdayı omuzda, daha ötesi yürekte taşıyabilmek için. Sen değiştirmek istiyorsun demek durduğun yeri; o zaman bana susmak yakışır!

Hiçbir sevdadan kendine bir ışık bulamamışsan, karşındakinde değil kendinde ara gerçeği. Elbet gidebilirsin herkes gibi ama bu bahaneler sence de çok komik değil mi?

Biraz yürekli olsaydın keşke, biraz daha cesur… Aslanlar gibi geçip karşıma, “ben gidiyorum dostum” diyerek elini uzatabilseydin. O zaman belki gerçekten dostum olurdun.

Merak etme, dilsiz olur, kör olur, sağır olur geçerim yanından ve bir daha arkama bile dönüp bakmam. Sen o kadar değersiz ve basit gördükten sonra aşkı; ben zaten seni adam diye koynuma almam…

Gün gelir de anlarsan yaptıklarını, düşünüp taşınırsan uzun uzun ve pişmanlık kaplarsa içini, aklını; biliyorum gelip çalarsın kapımı. Bil ki; gittiğinde nasıl bozmadıysam hanımlığımı, geldiğinde de bozmam ama kapatırım yüzüne kapıyı çünkü tıpkı gidişin gibi, geç olan gelişlerde de bana susmak yakışır!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder