Yolda karşılaşılır... sinemaya, tiyatroya, randevuya bir yere gecikilmiştir. Ama olsun...”naber...” “iyidir... senden naber...”, “nasıl gidiyor...”, “sen hala orda mısın?”,”yo... artık buradayım...” bir ara, beni ara ya...”, “olur... numaramı vereyim...”, “yo... verme ben bulurum...” nereden bulucan... nasıl bulucan... yok olmaz... ille de yapılacak bu yol üstü eziyeti.
Yolda karşılaşılır... mevzu nanay... eski sevgilinizdir... birbirinizin her şeyini, girdisini, çıktısını, iliğini kemiğini, yüzündeki benini bilirsiniz... sevmişliğiniz, geceler boyu konuşmuşluğunuz vardır... birbirinizle başlamışlığınız ve bir şey olmuş, birbirinizde bitmişliğiniz vardır... o günlerin çok acil bitmesinden mi, sonraki günlerin çok boktan geçmesinden mi, bilinmez... gereksiz bir kızgınlık husule gelir... oysa geçmişin hatırına, onca yaşanmışlığın hatırına, ne bileyim... ayak üstü bir tebessüm... sadece bir tebessüm... yakışıklı hüzünler de ihtiva eden... yok olmaz... “aradığını buldun mu...”, “bir şey aramıyordum ki...”, “yok canım... peki niye ayrıldık...”, “aşkımızın vadesi yetmişti...”, “hayır sadece sen istedin diye ayrıldık...”, “senin yüzünden...”, “hayır senin...” gibi yol üstü sarf edilen salak cümleler devreye girer... aslında ikinizde domuzlar gibi sevgililer biriktiriyorsunuzdur birbirinize karşı... bitse de, gitse de kalp albümünüzde bir yerlerde, onun hep özel bir yeri vardır mutlak... öbür sevgililerin gibi... aslında şartlı reflekstir bu... demek istediklerinizden çok dememek istedikleriniz kör bir istemle devreye girer... ikinizde bu ayrılığın yaralı askeri olmuşsunuzdur... ama gel gör ki sevgi ikiz kardeşi nefrete dönüşmüştür... gününüz, geceniz piç olmuştur... oysa ayaküstü bir tebessüm... yaşanmış onca şeyin, çoğu kırık da olsa, hatırına... sadece bir tebessüm... yakışıklı hüzünler de ihtiva eden... belki bir dokunuş... mazi titreten... vücut ve kalp ürperten... yok olmaz... ille de deşilecek o yara...ille de kanayacak yol üzerinde... ille de bir illet...

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder